FERHAT BAYAR ferhatbayar@yahoo.com

MEMURA SİYASETİN YOLU AÇILMALI…

02 Aralık 2014 Salı 00:30

Snelman’a göre her toplumun, aydınlanmasında en önemli yeri aydınlar alacaktır ve eğitim almış herkes belirli bir sorumluluk bilinciyle davranmalı ve toplumunu geliştirmeye çalışmalıdır. “Aydın olmak, modaya uygun kıyafetler giymek ya da kolalı yakalık ve modern şapka takmak demek değildir. Halk size, iyi bir ücret almanız ve akşamları sözde okuma salonlarında kâğıt ve domino oynamanız için okutup terbiye vermedi. Siz halkın aklını, halkın iradesini ve enerjisini uyandırmak zorundasınız. Halkın fikrini uyandırmalısınız, köylüyü, işçiyi, toplumun alt tabakalarını nasıl iyi yaşanır, nasıl iyi yaşam koşulları yaratılır diye eğitmek zorundasınız.”

Petrov, ülkelerin kalkınmasında hemen herkese düşen roller olduğunu vurgular.  Johan Vilhelm Snellman, devletin temsilcisi olarak görülen memurların Finlandiya’nın kalkınmasındaki önemini şöyle açıklamıştır: “Memurlar! Halka, yasalara uymayı memurlar öğretiyor. Bu yüzden yeni Finlandiya’nın adına sizlerden, yasa koyucu insanlardan, halkımıza yasa duygularını aşılamaya yardımcı olmanızı istiyorum. Hatta daha fazlasını, adil olma duygusunu...”

Grigory Petrov gibi Platon’da, siyasetin bilginler tarafından yapılması halinde toplum için yaralı sonuçlar doğuracağını ileri sürmüştür. Onlara göre siyasette bilgi, başarı için çok önemli bir faktördür. İnsanoğlunun uygarlaşması sürecinde büyük rol üstlenen veyahut görevlendirilen memurları, her toplumda bel kemiği olarak görebilir ve önemini algılayabilirsiniz. Bu bağlamda, Türkiye’nin okumuş ve kültürlü vatandaşları olarak kabul edilen memurlarının bilgi ve deneyimlerinden her alanda yararlanılması gerektiği konferanslarda, sempozyumlarda, toplantılarda vs. sık sık gündeme getirilir.

Devlet elinin değdiği her noktada aktif olarak görev yapan, genel itibariyle masada değil sahada bulunan, toplumun yarasını algılamada ve yaranın sarılmasında temel sorumluluk sahibi olan, milli şuur ve bilincin aşılanmasında, eğitimin yaygınlaştırılmasında ve toplumda farkındalık yaratmada görev alan memurlardan siyaset dünyasının da istifade etmesinin ülkemiz için çok önemli bir kazanç olduğunu düşünüyorum. Belki de böylece çalışanların sorunlarının çözülmesi daha kolay olacak, siyasette kalite artacak, siyaset sorun üretme mekanizması olarak değil de çözüm üreten bir yapı haline gelecektir. Ancak bunların ötesinde uygulamaya bakılınca, hala memurlara siyaset yapma yasağı uygulanmakta olduğundan, ülkemiz için çok önemli bir kitle siyasetin dışında bırakılmaktadır.

Memurların siyasi partilere üye olması, toplantılarına katılması yasak denilmektedir, ancak buna uyan ya da bunu uygulayan memur nerdeyse yok gibidir. “Herhangi bir siyasi partinin propagandasını yapmak devlet memuruna yasaktır.” denmesine rağmen siyasi partilerin birçok faaliyeti memurlarla dolmaktadır. Memurlar, kurumlarında siyasi düşüncelerini rahat bir şekilde paylaşabilmekte ve tartışmalara dâhil olabilmektedirler. Bu anlayışın nasıl işlediğini de neredeyse bilmeyen yoktur. Bütün vatandaşların olduğu gibi memurların da oy verdiği, desteklediği siyasi bir parti ve siyasi bir görüş vardır. Memurlara “Sakın ola ki şu partiye veya bu partiye oy vermeyin.” denilmemektedir. Üstelik oy kullanmanın ötesinde, oy kullanan kitleyi etkileyen en önemli toplum kesimi, memurlardır.

Bununla beraber memurlar, siyasi partilere üye olamıyorlar ama seçimlerde aday olabiliyorlar. Seçimlerden bir süre önce görevinden istifa ediyor. Herhangi bir siyasi partiden aday adayı olabiliyor. Aday gösterildi ama seçilemedi veya aday gösterilmedi ise seçimlerden hemen sonra isterse görevine geri dönebiliyor. Bir gün önce siyaset yaparak ülkeye hizmet için kampanya yürüten memur, bir gün sonra eski çalıştığı yere dönünce her şey yasak oluyor. Peki, bu siyaset yapmak değildir de nedir?

Bugün devlet memuruna, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü ile siyaset yapma hakkı verilmemesi ve memura biçilen konumun açık göstergesidir. Bu ülkenin kaynakları ile yetişmiş, okumuş milyonlarca devlet memuruna, sen bu ülke ile ilgili düşünme, tavır alma siyaseti biz yaparız, siz kararlara uyarsınız anlamına gelen siyaset yasağı, en aydın kesim olan memurun, bu ülke ile ilgili düşünmesine engel olmakla eşdeğerdir.

Burada karşı çıkılması gereken, memurun siyaset yapmasına engel olmak olmamalıdır. Memurun, hatta herkesin partizanca davranmasına engel olacak düzenlemeler yapılmalı, ancak siyaset hakkı bir insan hakkı olarak görülmelidir. Kabul edin ya da etmeyin, Türkiye’de memurlar, doğrudan ya da dolaylı olarak siyaset yapmaktadırlar.

Memurların siyasi partilere üye olma yasağı; Anayasanın eşitlik ilkesine aykırılık göstermektedir. BM İnsan Hakları Sözleşmesi 21. Maddesi; “Herkes, doğrudan veya serbestçe seçilmiş temsilciler aracılığı ile ülkesinin yönetimine katılma hakkına sahiptir.” ve BM Medeni ve Siyasal Hakları Sözleşmesi’nin 21. Maddesi; “Barışçıl bir biçimde toplanma hakkı hukuk tarafından tanınır. Bu hakkın kullanılmasına ulusal güvenliği veya kamu güvenliğini, kamu düzenini (ordre public), sağlık veya ahlakı veya başkalarının hak ve özgürlüklerini koruma amacı taşıyan, demokratik bir toplumda gerekli bulunan ve hukuka uygun olarak getirilen sınırlamaların dışında başka hiç bir sınırlama konamaz.” hükümleri gereği memurlara da tüm diğer vatandaşlar gibi; siyasi partilere üye olabilme ve toplanma hakkını vermektedir. Anayasamızın 90. Maddesine göre bağlı bulunduğumuz Uluslararası Sözleşmeler bağlayıcı hükümler içermektedir. Onun için memura siyaset yasağının hukuki bir temeli bulunmamaktadır.

Memurlarımızı kalıplayan, düşüncelerini yayma özgürlüklerini kısıtlayan, tıpkı “kuzu postuna girmiş kurtlar” gibi işlev gören düzenlemelerin esaretinden kurtulup özgürleşmesini yeni Türkiye yolunda önemli bir vizyon olarak görüyorum. Bu kapsamda, memura siyaset yasağının kalkması ile ilgili olarak, özellikle sendikaların ilgili mercilerle bir araya gelerek gereğinden fazla mesai yapması gerekmektedir. Aksi halde, Antik Çağ Pedagoglarının 21. yüzyılda vücuda gelmiş hali olarak biz memurlar daha çok duyarız:

- Yassağ hemşerim!

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Yaralanılan Kaynaklar

KİTABIN ADI

YAZAR

Devlet

Platon(Çeviri: Sabahattin EYÜBOĞLU)

Beyaz Zambaklar Ülkesinde

Grigory Petrov(Çeviri: Sübhane Mirzayeva)

Öğretmen Olmak Bir Can’a Dokunmak

İrfan ERDOĞAN / Doğan CÜCELOĞLU

 

 

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #