SON EKLENENLER

''MÜLAKAT KAMUNUN TÜM ALANLARINDAN ÇIKARILMALIDIR.''

Türk Eğitim Sen İlçe Temsilcileri Eğitim ve İstişare Toplantısı, “Türkiye Yüzyılı Eğitimle İnşa Edilecek” temasıyla Antalya’da yapıldı.
02 Aralık 2024 17:12

Toplantı öncesinde Genel Başkanımız Talip Geylan, Antalya Aksu İlçe Milli Eğitim Müdürü Cahit Öztürk ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü çalışanlarını ziyaret etti. Genel Başkanımız Antalya 1 No’lu Şubemizin düzenlediği “Vefa Gecesi”ne de katılarak, emekli üyelerimize plaket takdim etti. Geylan yaptığı konuşmada, “Türk milli eğitimine ve sendikamıza vermiş oldukları emeklerinden ötürü tüm meslektaşlarımıza teşekkür ediyor, sağlıklı ve huzurlu ömürler diliyorum” dedi.

Ziyaretlerin ardından Genel Başkanımız Talip Geylan, İlçe Temsilcileri Eğitim ve İstişare Toplantısına katıldı. Toplantıda Genel Başkan Yardımcılarımız, İLKSAN Yönetim Kurulu Başkanı İsa Barış, ilçe başkanları ve ilçe yönetim kurulu üyeleri de hazır bulundu.

Değil 1.100 kişi, sıralaması değişen bir kişi bile olsa bu, kul hakkıdır.

Toplantının açılış konuşmasını Genel Başkanımız Talip Geylan yaptı. Öğretmen atamalarında gerçekleştirilen mülakat uygulamasını eleştiren Geylan, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in mülakat sonucunda 1.100 kişinin sıralamasının değiştiğine yönelik sözlerine tepki gösterdi. “Değil 1.100 kişi, sıralaması değişen bir kişi bile olsa bu, kul hakkıdır. Bakınız; Allahü Teâlâ kul hakkını affetme yetkisini kendisine bile almamıştır. Allah’ın dahi üstüne almadığı kul hakkından ne yazık ki korkmuyorlar. Üzülerek söylüyorum ki, binlerce kardeşimizin hakkı çekirdek çitler gibi yendi” dedi.

Kamu çalışanlarını sendikal esaretten kurtaracağız!

Kamu çalışanlarının 2009 yılından bu yana sendikal esaret altında olduğunu söyleyen Geylan, “Kamu çalışanlarını temsil eden konfederasyon ve sendikalar, maalesef çalışanlar adına değil, adeta işveren adına masaya oturuyor. Bu nedenle dişe dokunur bir kazanım elde edilemediği gibi, kamu çalışanlarının kazanımları her geçen yıl daha da eriyor. Elbette bir sendika işverenle masaya oturduğunda her talebine karşılık bulamayabilir. Nitekim Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen de yetkili olduğu dönemde her istediğini elde edemedi ama hiçbir zaman kamu çalışanlarının güvenini rencide etmedi. Kamu çalışanları, ‘Sendikam belki her talebime karşılık bulamadı ama beni o masada adam gibi temsil etti’ dedi. Şimdi öyle mi?” diye konuştu.

Kamu çalışanlarını sendikal esaretten kurtaracak tek adresin Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen olduğunu söyleyen Geylan, “Allah’ın izniyle önümüzdeki süreçte yetkili olacağız!” dedi.

Milli Eğitim Akademisi’nin öğretmen yetiştirme sürecinin son merhalesi gibi kurgulanmış olmasını doğru bulmuyoruz.

Genel Başkan Geylan, Öğretmenlik Meslek Kanunu’na yönelik önemli açıklamalarda bulundu. Kanunda yer alan Milli Eğitim Akademisine yönelik eleştirilerde bulunan Geylan, Milli Eğitim Akademisi’nin öğretmen yetiştirme sürecinin son merhalesi gibi kurgulanmış olmasını doğru bulmadıklarını bildirerek, öğretmen yetiştiren kurumlarımızın eğitim fakülteleri olduğunu söyledi. Genel Başkan Talip Geylan şunları kaydetti: “MEB’in müfredatı ile eğitim fakültelerinin programı örtüşmüyor diyerek, KPSS’de başarılı olan öğretmenlerimizi sözüm ona nitelikli hale getirmek amacıyla bir yıl süreyle Milli Eğitim Akademisi’nde eğitime tabi tutacaklar. Bunu doğru bulmuyoruz. Nitelikli öğretmen böyle yetişmez! Nitelikli öğretmen yetiştirmek istiyorsak öncelikle öğretmen liselerini yeniden açmalıyız. Öğrenciler bu liselere öğretmen olma arzu ve hedefiyle yerleşmeli, liseden mezun olduğunda hala aynı arzu ve hedefi koruyorsa, o zaman eğitim fakültesini tercih etmelidir. Tabi bu süreçte eğitim fakültelerinin sayısı ve kontenjanı azaltılmalı, eğitim fakültelerindeki staj süresi artırılmalıdır. Eğitim fakültelerine yerleşen öğrencilerimiz son yılını tam zamanlı okulda geçirmeli, hala aynı arzu ve hedefi koruyorsa, KPSS’ye girmeli, başarılı olmalı ve ataması gerçekleştirilmelidir. Zaten bu süreçle yetişen öğretmen nitelikli öğretmendir. Ne mülakata ne de Milli Eğitim Akademisine ihtiyaç kalır! Biz Milli Eğitim Akademisi kurulmasına karşı değiliz ama bu akademi aday öğretmenler bakımından sadece adaylık eğitiminin karşılığı olmalıdır. Akademide verilen bu eğitim de iki ayı geçmemelidir. Yaz tatili sürecinde adaylık eğitimi tamamlanmalı ve 1 Eylül’de öğretmenler göreve başlamalıdır. Umuyoruz ki bu konuda bir düzenleme yapılır.”

Milli Eğitim Akademisinin iki farklı fonksiyonu daha olduğuna vurgu yapan Geylan, “Öğretmenlerin hizmet içi eğitimleri buradan yürütülecek. Şu anda MEB’in 8 ilde hizmet içi eğitim enstitüsü var. Milli Eğitim Akademisiyle birlikte bu sayı 30’a çıkacak. Bu güzel bir adımdır. Ayrıca yönetici eğitimleri de Milli Eğitim Akademisi aracılığıyla yürütülecek. Yıllardır sendikamızın talebi de budur: Yönetici atama sürecinde yazılı sınav yapılsın, başarılı olanlar yönetici akademisinde eğitime alınsın ve akabinde göreve başlatılsın. Dolayısıyla talebimiz Milli Eğitim Akademisinde karşılık buldu” dedi.

Bundan sonraki süreçte de sendikamızın en önemli gündem maddesi ÖMK’dır.

Birinci ÖMK sürecinde olduğu gibi ikinci ÖMK sürecinde de bazı sendikaların TBMM önünde ÖMK’nın geri çekilmesine yönelik eylem yaptığını hatırlatan Geylan, “Neyse ki hükümet bunların aklına uymadı. Hükümet ÖMK’yı geri çekseydi kariyer basamakları hala sınavla belirlenecekti, şu anda görev başında olan 232 bin meslektaşımız doğrudan başöğretmenliğe başvuramayacak ve başöğretmen tazminatı alamayarak mağdur olmaya devam edecekti, eğitim çalışanlarına yönelik şiddetle ilgili tedbirler alınmamış olacaktı” diye konuştu. Genel Başkan, bundan sonraki süreçte Türk Eğitim Sen’in en önemli gündem maddelerinden birinin yine ÖMK olacağına vurgu yaptı.

ÖMK’nın eksiklerine de dikkat çeken Geylan, şunları kaydetti:

“Yönetici atama süreci kanunda yok. Düşünün 120 bin yönetici pozisyonu bulunan bir mesleğin kanununda yönetici atama süreci yer almıyor. Her iktidar, hatta her bakan değişikliğinde, keyfiyete göre çıkarılan yönetmeliklerle yönetici atama görevlendirmeleri yapılmamalıdır. Düşünsenize Türkiye Yüzyılından söz ediyoruz ama 21. Yüzyılda hala liyakatli yönetici seçemiyoruz. Liyakati esas alan bir yönetici atama sistemi kanunda yer almalı ve kişisel inisiyatifler son bulmalıdır.

Kamuda aynı işi yapan kamu çalışanları farklı statülerde istihdam edilemez. Bu nedenle sözleşmeli istihdam, ücretli görevlendirme kaldırılmalı, tüm öğretmenler 657 Sayılı DMK’nın 4/A maddesine göre sadece kadrolu olarak atanmalıdır.

Başarıyı takdir ve teşvik eden, objektif kriterlere haiz bir ödül sistemi yasal zemine kavuşturulmalıdır.

Günümüzde emekli maaşı çalışan maaşının yüzde 45’ine denk geliyor. Bu nedenle öğretmenlerimiz emekli olmak istemiyor. Bu itibarla uzman ve başöğretmen tazminatı emekliliğe yansıtılmalıdır. Bu uygulama sayesinde hem emeklilik teşvik edilecek hem de atanmayı bekleyen genç kardeşlerimize istihdam sağlanacaktır.

Türk Eğitim Sen’in öncelikli talepleri arasında Zorunlu Hizmet Tazminatı getirilmesi bulunmaktadır. Hükümet, 2018 yılında açıklanan 2023 Eğitim Vizyon Belgesi’yle elverişsiz koşulların hâkim olduğu bölgelerde görev yapan öğretmenlere teşvik getirileceğini taahhüt etmişti. Ancak aradan geçen 6 yıla rağmen bu uygulama hayata geçirilmedi. Bir kez daha yineliyoruz: Bölgenin mahrumiyet derecesine göre bir brüt ile iki brüt asgari ücret tutarında Zorunlu Hizmet Tazminatı ödenmelidir. Böylece hem öğretmenlerimizin bu bölgelerde gönüllü olarak çalışması sağlanacak ve öğretmen açığı sorunu çözülecek, hem öğretmenlerimiz çalışmalarının takdir edildiğini görüp motive olacak, hem de ucube çakılı sözleşmeli öğretmen istihdamı uygulamasına gerek kalmayacaktır.”

Mülakat kamunun tüm alanlarından çıkarılmalıdır.

Mülakatın kamunun her kademesinden çıkarılmasını isteyen Geylan, “İlk atamalarda, görevde yükselmelerde, yönetici atamalarında sadece yazılı sınav başarısı dikkate alınmalıdır. Mülakata yönelik ülkemizin çok acı tecrübeleri var. Hatırlarsanız; örneğin 2014-2018 arasında tüm yönetici atamaları mülakatlar marifetiyle yürütüldü, çekirdek çitler gibi kul hakkı yendi. Bu nedenle mülakat uygulamasına son verilmelidir” dedi.

Refah payı kalıcı hale getirilmelidir.

Kamu çalışanlarının ücretlerinin yetersizliğine dikkat çeken Geylan şunları kaydetti: “2025 yılı vergi ve harçlarda yeniden değerleme oranları yüzde 43.93 oldu. Hükümetin orta vadeli programda 2025 yılı itibariyle hedeflediği enflasyon oranı yüzde 17.2’dir. Son toplu sözleşmede sözde yetkili konfederasyonla hükümetin anlaştığı 2025 yılı memur ve emekli maaş artış oranı ise ilk 6 ay yüzde 6, ikinci altı ay yüzde 5’tir. Görüldüğü üzere belki de çok uzun yıllardan beri ilk kez hedeflenen enflasyonun altında memur maaş artışıyla karşı karşıya kalıyoruz. Bunun ayıbı sadece hükümete değil, yetkili konfederasyona da yeter diye düşünüyorum. Dolayısıyla Türkiye Kamu Sen olarak şu talepte bulunuyoruz: Enflasyon farkının yanı sıra refah payı uygulaması kalıcı hale getirilmelidir. Enflasyon farkıyla yetinmek demek sadece enflasyon kadar zam demektir. Enflasyon kadar zam ise sıfır zam anlamına gelmektedir. Bakınız; Türkiye Kamu Sen’in yaptığı araştırmaya göre son bir yılda gıdadaki artış oranı yüzde 240’tır. Şayet hükümet, ‘memur ve emekliyi enflasyona ezdirmiyorum’ iddiasının altını doldurmak istiyorsa, enflasyon farkının yanı sıra refah payı da vermelidir. Ayrıca enflasyon farkı aylık olarak maaşlarına yansıtılmalıdır.”

Birinci dereceye inmiş tüm kamu çalışanlarının ek göstergeleri 3600’e çıkarılsın!

Birinci dereceye inmiş tüm kamu çalışanlarının ek göstergelerinin 3600’e çıkarılmasını isteyen Geylan sözlerini şöyle sürdürdü: “3600 ek gösterge, Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen’in hem kamu çalışanlarının hem de hükümetin gündemine getirdiği bir konudur. Yıllar süren bu gayret sonucunda, 2018 yılında seçimler öncesinde Sayın Cumhurbaşkanı, öğretmenler, polis memurları, hemşireler ve din görevlilerinin ek göstergelerinin 3600’e çıkarılacağının sözünü verdi. Türkiye Kamu Sen olarak bu uygulamanın eksik olacağını dile getirerek, tüm kamu çalışanlarının ek göstergelerinin güncellenmesini istedik. Bu söz dört yıl sonra hayat buldu, çok sayıda meslektaşımızın ek göstergeleri güncellendi ama eksikleri var.

Bu noktada birinci dereceye inmiş tüm kamu çalışanlarının ek göstergeleri 3600’e çıkarılmalıdır. Bu talep de aslında geçen yıl yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce hem Sayın Cumhurbaşkanı’nın hem de dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Vedat Bilgin’in vaadidir. Şimdi gereği yerine getirilmelidir. Şu anekdotu da paylaşmak istiyorum: Son yapılan toplu sözleşmede sözde yetkili, beceriksiz sendikanın marifetiyle aslında hükümete zaman kazandırıldı. Mutabakat metininde, ‘Birinci dereceye inmiş kamu çalışanlarının ek göstergelerinin 3600’e yükseltilmesi hususunda yetkili sendika ile hükümet arasında çalışma yapılması….’ şeklinde ifade yer aldı. Şayet mutabakat metninde, ‘Birinci dereceye inmiş kamu çalışanlarının ek göstergeleri 3600’dür’ denilseydi, 1 Ocak 2024 tarihi itibariyle karar hayata geçirilmiş olacaktı. Çünkü toplu sözleşme hükümleri kanun hüviyetindedir. Yeni bir kanun çıkarılmasına gerek yoktur. Peki hepimizin bildiği bu basit gerçeği yetkili konfederasyon bilmiyor mu? Elbette biliyor ama görevi hükümete yani işverene zaman kazandırmak. Her zaman söylüyoruz; sözde yetkili konfederasyon çalışanlar adına değil, hükümet adına masaya oturuyor. Bunun adı fason sendikacılıktır.”

Yardımcı Hizmetler Sınıfının eğitimlerine ve yaptıkları fiili işe göre kadro intibakları yapılmalıdır.

Genel Başkanımız Talip Geylan, Yardımcı Hizmetler Sınıfı çalışanlarının bir defaya mahsus eğitimlerine ve yaptıkları fiili işe göre kadro intibaklarının yapılarak, Genel İdare Hizmetleri Sınıfına alınmasını istedi. Geylan, bunun bütçeye ek külfet getirmeyeceğini de belirtti.

Vergi dilimi yüzde 15’e sabitlensin.

Tüm kamu çalışanlarının vergi diliminin yüzde 15’e sabitlenmesini talep eden Geylan, “Yılın üçüncü ayından itibaren çalışanlar bir üst, ikinci alt ay itibariyle de ikinci üst vergi dilimine giriyor, böylece maaş zamları kuş olup uçuyor. Vergide esas olan; az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmasıdır. Ancak bilim ülkemizde adeta vergi şampiyonu memurlarımızdır. Çünkü memurların maaşı cebine girmeden bordrodan kesilir ve memurlar vergilerini öder. Bu nedenle tüm kamu çalışanları yüzde 15’lik vergi dilimine sabitlenmelidir” ifadelerini kullandı.

Bütün ilave ödemelerin emeklilik kesintisine dahil edilmesi gerektiğini belirten Geylan, “Böylece hem emeklilik ikramiyesinde hem de emekli maaşında tatmin edici artış gerçekleşecektir” dedi.

MEB tedbir almazsa bir süre sonra yönetici ve müfettiş bulamayacak duruma gelecek.

İl müdür yardımcıları, ilçe milli eğitim müdürleri, şube müdürleri ve müfettiş ücretlerinde uzman/başöğretmen tazminatlarına mütenasip şekilde iyileştirilme yapılması gerektiğini kaydeden Genel Başkan, “Bu konuda tedbir alınmazsa MEB bir süre sonra yönetici ve müfettiş bulamayacak duruma gelecek” diye konuştu.

Toplantının ikinci gününde Eğitimci Ali Mutlu “Kamusal Yaşamda Protokol ve Davranış Kuralları” konulu bir seminer verdi. Ardından Genel Başkan Yardımcılarımız Selahattin Dolgun, Orhan Kütük ve Erhan Bayram yönetiminde İlçe Temsilcileri İstişare Toplantısı gerçekleştirildi. İstişare Toplantısı Genel Başkan’ın kapanış konuşmasının ardından sona erdi.

SENDİKA BÜLTENİ

ÇALIŞMA HAYATINDAN SAYFASINI
YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #
SON EKLENEN HABERLER