Nerde üç beş kişi ile bir muhabbet başlasa, her zaman olduğu gibi kendimizi eleştirmekten ziyade kendi dışımızda kim varsa başlarız eleştiriye. Biz ahlakçı oluruz, bizim dışımızda toplumda ne kadar arıza ve olumsuzluk varsa dökülür ortaya. Suçlular bellidir. “Falanca esnaf benden şu malın fiyatını yüksek aldı, halbuki bir başka yerde yarı fiyatına imiş. Diğeri bugün bir işimiz vardı gelecekti, gelmedi. Hiçbir zaman sözlerinde durmuyorlar. Diğer yandan hırsızlık olayları çok arttı. Yok falanca okuldan şu kadar bilgisayar ve para çalınmış. Falanca yerde kapkaç olayları, bir madde bağımlısının saldırısına uğrayan kişinin öldüğünü, yok taciz olayları vs…” Belki eğitimciler kızacak ama en büyük sorumluluk biz eğitimcilere düşüyor. Eğitimci denilince sadece öğretmenler değil kastedilen; imamlar, kanaat önderleri, gönüllü kuruluşlar, üniversiteler. Mesela imamlarımız sanayiye, esnafa gitseler, Allah’ın buyruğunu” Birşeyi tarttığınız zaman, tam tartın. Doğru terazi ile tartın”. (İsra 35) denilirse, şikayetçi olduğumuz esnafla, kazancın helal ve haramı üzerine konuşulursa, birbirimizle ilgili olumlu kanaatler yeniden tesis edilirse, insanlar bizim sözümüzle davranışımızın tutarlığına inanırlar. İşte o zaman yaptığımız ve yapacağımız işler karşılıklı güvene dayanır. Buradaki insanlarla fiiliyat ile gönül birlikteliği sağlanırsa, samimi ve içten bir iletişim kurulursa, namazın sadece ibadet olmadığını, kötülüklerden haramdan alı koyduğunu; orucun sadece açlık değil, nefsi her istek karşısında insanı terbiye ettiğini; haccın sadece gidilip görülen yerler değil kardeşliğin sınır tanımadığı yer olduğu anlatılırsa istediğimiz ahlaki topluma ulaşmış oluruz.
Yine eğitimciler ve imamlar okullarının ve camilerinin bulunduğu mahallelerdeki insanlarla muhabbet ortamı kursa, yetim aile, hastası olan fakir ve yaşlı insanların evlerini ziyaret etseler, onlara yardımcı olsalar.”Geçenlerde bir Kur’an Kursu hocamız anlattı. Ziyaret ettikleri yaşlı bir teyzenin ziyaretten çok mutlu olduğunu, ayrılacağımız zaman boynumuza iyice sarılıp yine gelin, yine gelin diye sürekli tembihlediğini, hatta kapıdan çıkarken tekrar içeri çağırarak kızım fazla uzatmadan yine gelin dediğini söylüyor.” Buradan anlaşıldığı üzere yaşlı genç ilişkisine ne kadar da muhtaç hale gelmişiz.
Peygamber (a.s)’ın şu hadisini herkes düstur almalı.”Hepiniz çobansınız sorumlusunuz.Yönettiklerinizden mesulsünüz. Devlet başkanı yönettiklerinden mesuldür, evin beyi evdekilerden sorumludur. Evin hanımı yine evdekilerden sorumludur.” Biz eğitimciler oturduğumuz apartmanda, mahallede komşuluk ilişkilerinin geliştirilmesi yönünde insanlarla iletişim kursak ve yönlendirsek birçok sorun aşılmış olur. İnsanlarla karşılıklı güven ortamının sağlanmasın da peygamber (a.s) güzel bir örnektir. Önderimiz Peygamber(a.s) gibi emrolunduğumuz gibi dosdoğru olursak bizleri takip edenler de, fiiliyatta kendilerine çeki düzen vermiş olurlar. Peygamber(a.s)’ın eminliği ve şahsiyeti nübüvvetten önce de o günkü toplumda şeksiz ve şüphesiz kabul edilmiştir. Peygamber (a.s)’ın bu duruşundan dolayı peygamberlikten sonra insanlar iman etmede tereddüt yaşamamışlardır. O söylüyorsa doğru söylüyordur diye. Bizler de Peygamber(a.s)’ın birer takipçisi olarak, kötülüğün çepeçevre kuşattığı insanlara yeniden medeni olma, tefekkür etme ve kendini bilme aşamasına gelmeleri için yardımcı olabiliriz. Biraz çuvaldızı kendimize batıralım diyorum. Türkiye genelinde bir milyona yakın eğitimci, bunun yanında, imamlar, Kur’an Kursu öğreticileri, bir de gönüllüleri ve gönüllü kuruluşları katarsak, milyonları buluruz. Bir yıl boyunca milyonları bulan kişi sayımızla her birimiz bir çocuğu okul açılışından itibaren ilgilenme sahamıza alsak, tabiki sınıfımızdaki diğer öğrencileri de ihmal etmeden. Ama bir çocukla biraz daha fazla fedakârlık yaparak ilgilenmek kaydıyla, bu çocuğun eğitim, akademik bilgi, sosyal hayatı gerekirse ekonomik destek, aile ile irtibat, dini hayatıyla ve değerler kapsamında yetişmesine bir yıl boyunca katkı sağlarsak, eminim ki bir yılda milyonlarca çocuğun yol haritası değişmiş olur. Bu sefer bu çocukların diğer çocuklarla etkileşimi sağlanarak halka genişleyecek ve bu sarmal devam ederek büyüyecek. Güvenli, adil, sosyal ahlak açısından yetişmiş bireyler ve toplumun oluşmasına hep beraber katkı sunmuş oluruz. Eğitimci ve imamlar olarak sadece okulda öğrenciler, camide cemaat tarafından dinlenilir havasından çıkmalıyız. Çevremizde de kendimizi hem dinleyen hem de dinlenen kılmalıyız. Bu durumu da itimat edilen bir insan olarak sağlayabiliriz. Herkes sorumluluk kaygısıyla bireyleri eğitmesi gerektiğine inanırsa ailede, sokakta, mahallede toplumda adalet, sosyal ahlak ve güven inşası olur. Hep beraber ahlakı alışkanlığa dönüştürerek insan davranışının bir parçası haline getirmek için yeniden eğitime ve eğitilmeye başlamalıyız.