Bugünün toplumsal dönüşümünü sağlayacak, değişim oluşturacak, tüketimi değil üretimi sağlayacak, kültürel olarak topluma değer katacak büyük eğitim ordusuna sahip fiziki yapısı ve imkanlarıyla en ücra yerlere ulaşan kabul edilse de edilmese de okullardır.
Merhum Hilmi Ziya ÜLKEN’İN “Eğitim Felsefesi” kitabından alıntıladığım bazı başlıklar şu şekildedir.
1-Okulda ve okul dışı yetiştirmede eğitime tabii öğretim değil de eğitim ve öğretim bağımsızlığı temel olmalıdır çünkü eğitim gençliğe değer bilinci ve inanç verecektir. Öğretim gence objektif bilgi, bir tenkit zihniyeti ve görelilik fikri verecektir. Eğitime tabi bir öğretim kafa teşekkülünü inancın hükmü altına koyar.
2-Eğitimde başlıca dayanağımız “ilgi merkezi” değil çabadır. Eğitimin görevi, bütün insanlığın tarih boyunca ki görevi gibi, çaba gücünü uyandırmak, onun ilgileri merkezileştirmesine yardım etmektir. İnsan kendini zorlama ile eğitim ve öğretimi kazanır. Eğitim kendiliğinden gelişmeye bırakılacak dağınık bir sistem değildir.
3-Kültür değişmesi okula tesir ettiği kadar okul reformuna kültür değişmesi ne tesis eder. Herhangi bir duruma intibaklı ve "başarılı" insan yetiştirmek hiçbir eğitim için övülecek bir vasıf değildir. Bu takdirde okulun idealist vasfı kaybolur. Okul toplum ve kültür ile çevrilidir, onun değişmeleri ne veya sabit unsurlarına tâbidir. Okul toplum çatışması daha kuvvetli olanın lehine gelişir. Okul boş yere pek çok kurban verir. Büyük başarı kazanacak yeni bir eğitim sistemi gelecekteki zaferi için bu kurbanlara katlansa bile bu devrimci eğitimin en doğru eğitim olduğu nasıl sağlanabilir. Eğitim hiçbir gücün elinde oyuncak olmamalıdır. Aksi takdirde eğitim hiçbir sistem kazanamaz, böyle bir eğitim sisteminden de hiçbir şey beklenemez. Eğitim sistemini gündelik siyaset dışında bırakmalı, eğitim planlamasına özerklik verilmeli.
4- Objeleştirme ve soyutlama öğretimde bir mihver olmalıdır. Objeleştirme, kuvvetleştirme ve soyutlama aynı zamanda bilincin gerilme kavisine ait çaba, dikkat, yeti kazanma gittikçe daha geniş bütünlerin kavranması süreçleriyle elde edilmektedir.
5- Süjeleştirme (hayalleri birleştirme) fiilleştirme ve somutlaştırmada ikinci mihver olmalıdır. İki süreç (objeleştirme ve süjeleştirme) birbirini tamamlayan ve kontrol eden aynı iki ritmin devresi olarak gerçekleşmelidir.
6-Öğretim ve eğitim tek tipte insan yetiştirmeye değil, gerçeğin çeşitliliğine uygun iş ve düşünce hayatının farklılaşmasına cevap veren çok tipte insan yetiştirmeye hedef edinmelidir.
7-Öğretim ve eğitim demokratlaştırma idealine esir olmamalı, onun gerçekleşmesini sağlayacak kuvvet olmalıdır. Piramitin tepesi yani üniversite ve yüksek okulların ihtisas adamları yetiştirmesi için oraya ortaöğretimden iyi yetişmiş gençlerin eğlenerek ve yönetilerek gelmesi lazımdır. Nitekim ortaöğretimin iyi mahsul vermesi için de üniversitelerin ciddi bir tahsil ile hakiki ihtisas adamlarını yetiştirmesi lazımdır.
8-Aktif öğretimin tatbiki için şimdiki sabit sınıf usulünü değiştirmelidir, öğrenci sabit öğretmen hareketli değil de öğretmen ve laboratuar sabit, öğrenci hareketli olmalıdır. Öğrenciler sınıflarda pasif dinleyici mevkiinde kaldıkça öğretmenler sabit sınıflara girerek tahrir usulünü kullandıkça aktif öğretimin tatbiki imkânsızdır. Her dersin mutlaka bir laboratuvarı, atölyesi olmalıdır.
9-Eğitimde kaliteyi sayı çokluğuna kurban etmenin ve tek tipte okulun vahim bir neticesi ilköğretimi bitirenlerin mutlaka liseye, liseyi bitirenlerin mutlaka üniversiteye ve yüksek okula koşmaları üretici yerine tüketici insanın ve memur yetiştirmek sisteminin kökleşmesidir. Üniversitelerdeki aşırı yığılmalar ileride aydın üniversitelerdeki aşırı yığılmalar ileride aydın işsizliği gibi büyük bir tehlikeyi de beraberinde getirecektir. Üretici değil tüketici olmak isteyen büyük bir kitlenin doğmasını önlemek için orta ve yüksek öğretimde her ne pahasına olursa olsun mezun sayısını artırmak değil, ilköğretimden liseye, liseden yükseköğretime geçişteki sınav barajlarını ve meslek yönetim sistemini kuvvetlendirmek, ciddiye almak gerekir.
10-Öğretim ve eğitimde gaye iyi insan ve yurttaş yetiştirmektir. İyi insan ve yurttaşın demokrasi ideallerini yaşaması memlekette onları hâkim kalacak tarzda yetişmesi isteniyorsa, okulların artık minyatür halinde bir toplum olduğu düşünülerek yarının insanlığını bu yolda ilerlemeye hazırlamalıdır. Böyle anlaşılan okul yarının ahenkli demokratik toplumuna girme misyonunu üzerine almış olacaktır. Hızlı kültür değişmesi içinde bulunan toplumlarda okulun görevi yalnız öğretim ve eğitim vermek değil, aynı zamanda sokağın hatta evin veremediği terbiyeli insan yetiştirme, öğrencilere davranış, kıyafet, adab-ı muaşeret, maddi ve manevi temizlik, küfürlü ve ahlaksız konuşmadan kaçınma, başkalarının haklarına saygı gösterme eğitimini vermek olmalıdır.