ABDURRAHMAN ÖRNEK ornekabdurrahman@gmail.com

ZEYTİN AĞACININ GÖVDESİNDE BİR ERVA BEBEK

20 Ocak 2020 Pazartesi 22:13

    Savaş, 4 yaşındayken aldı annesini babasını ve kardeşlerini Erva’nın. Çocuktur demediler (Esed ,Putin, Turmp) zalimlerinin acımadı  yüreği. Onlar için nefes alan her canlı öldürülmeli yok edilmeliydi. Bu yüzden önce anneleri, babaları öldürürler sonra çocuklar zaten ölürler.Aylan bebekten sonra küçük Erva da bunlardan biriydi. Erva nereye gittiğini, yolculuğunun ne kadar süreceğini, nerede son bulacağını  bilmiyordu. Kendinden habersizce yürüyor mavi minik  gözlerini korkudan  kapatarak.

    Annesinin koklamaya kıyamadığı , babasının korkar diye uykusundan öperek uyandırdığı küçük Erva, kendisini kararan havanın ,aç köpeklerin havlamalarının, uçak seslerinin, bombaların ve soğuk havanın acımasızlığında bir zeytin ağacının dalları arasında buldu. Issız bir arazide yüzüne çarpan soğuk ve  dondurucu rüzgarın kuşatılmışlığında henüz  4 yaşında, bağırmak istiyordu ama dili bütün kelimeleri yutuyordu. O kadar küçüktü ki ağzı süt kokuyor. Yağmurlu rüzgarlar yönü­nü bulamadan serpiştiriyor damlalarını ve ıslanmış elbiseleri akşamın ka­ranlığında onu buz gibi sarıyor. Birileri kendisini sarsın, kurulasın istiyor ve küçük bedeni onu yokluğun kucağına bırakıp hızla uzaklaşıyor. Yorgun bedeni öksüzdü artık,  huzursuz bir sessizlik,kesik kesik gizlenerek çıkan nefeslerini tedirgin bir uyku dalga­sı kapladı.  Çamura batmış ayakları, soğuktan kıpkırmızı olmuş elleri ve yanaklarıyla gecenin anılarını eşeliyor, insanlığın kendisini nasıl anımsayacağını bilmeden zeytin ağacının şahitliğine sığınıyor. Belki de tanıyor zeytin ağacını tarlalarından, bahçelerinden. Belki de babasıyla beraber en son zeytin bahçesini ziyaret etmişti. Zeytine yapılan  yemin duasına da yalnız mı gitmeliydi?

      Dallarınla  beni sar,  üşüyorum ısıt beni, gecenin karanlığından, gözü dönmüş cani insanlardan koru ve beni yaratanımdan başkasına teslim etme dercesine tutunuyor zeytin ağacının dallarına. Zayıf ve ince yüzünde tedir­ginlik izleri silinmeye başlıyordu. Dua onu yavaş yavaş sakinleştiriyordu. Bu beklenmedik ziyaretçiye kimse kapıyı açmamıştı ama zeytin ağacı o küçük mavi gözlere gülümseyerek dallarının altına almıştı onu. Gün ışığını görmeden derin uykulara dalacak birazdan küçük Erva. Rüyasında annesinin, babasının ellerinden tutacak ve kucaklarına iyice sokulacak bir daha ayrılmamak üzere. Ölüm görünmez kanatlarıyla beraber gelerek beyaz tebessümleriyle melekler onu cennete,  Aylan bebeğin yanına uçuracak, yarım kalan oyunlarını birlikte oynayarak tamamlayacaklar. Ve geride kalanların hepsini rabbine şikayet edecekler. Beni korumadılar , bana bakmadılar, aç bıraktılar diye.

     Küçük Erva utanç abidesi insanlığın ve insanların yapamadığını bir zeytin ağacına sığınarak kendini kurtarmaya çalışmış. İnsanlar  sıcak ve konforlu evlerinde bahanelerden müteşekkil sohbetler yaparken,”bu Suriyeli mülteciler çok oldu” derken Aylan bebeği sular, Erva bebeği zeytin ağacı misafir ediyordu. Dünya daha kaç çocuğun katliamını ekranlardan seyredecek, kaç çocuk gözlerini yeni açtığında, konuşmaya yeni  başladığında yaşamadan ölmeyi isteyecek. Daha kaç çocuğun sıcak yuvaları yıkılacak, kaç çocuk bombalarla  açlık , soğuk yüzünden sessizce ölecek. Birbirinin kaderine benzeyen yüz binlerce çocuk aynı neticeyle canlı canlı gömülmek için sessizce ve susarak beklemektedir annelerinin ellerinden tutarak ölümü. Çocuklar ancak oyun oynarken kaçarlar,  ama gelin görün ki 4 yaşındaki çocuklar savaştan, savaşın acımasızlığından kaçıyorlar. Sen uçtun kurtuldun Erva, kalanlar vicdanlarının sesinde boğulacaklar. Ah vah edecekler, eğer içlerinde zeytin çekirdeği kadar merhametleri kaldıysa bundan sonra savaşlar olmasın, çocuklar ölmesin.    

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #